¿Han convivido alguna vez los humanos con otras especies inteligentes? Todavía es un misterio cuando los científicos encontraron muchas calaveras de terror “inusuales” disponibles para el público.
- Cráneo de Paracas de cejas altas
Los cráneos de Paracas fueron descubiertos en 1928 por el arqueólogo Julio Tello en una tumba enterrada bajo arena y rocas en la península del desierto de Paracas, en el sur de Perú.
Se han encontrado más de 300 cráneos de Paracas, de aproximadamente 3000 años de antigüedad. Pero lo que ha causado mucha controversia es que estos cráneos son completamente diferentes a los cráneos humanos normales. El cráneo de Paracas estaba alargado hacia atrás en lugar de redondo.
El cráneo de Paracas fue encontrado en la isla de Paracas (Perú).
El origen de los cráneos de Paracas o del pueblo Paracas siempre ha sido un misterio que da dolores de cabeza a los arqueólogos.
Genetik testler, Paraca’ların insanlarla veya diğer primatlarla aynı genleri paylaşmadığını, daha doğrusu Paraca’ların “insan olmadığını” gösteriyor.
Paracas türünün Dünya’dan gelen bir ‘anne’ ile uzak bir gezegenden gelen bir ‘baba’dan doğan bir melez olduğu yönünde bir görüş var.
- Uzaylıların ve insanların kafatası ”’melezi”
Alman basınına göre bu kafatası, Amerikalı bir çift tarafından 1930 yılında Meksika’daki bir madende keşfedildi. Ancak 1999 yılına kadar akrabaları bu kafatasını araştırma ekibine getiremedi.
O dönemde bu kafatasının yanında bir de insan iskeleti bulunuyordu. Dışarıdan bakıldığında bu iskelet normal bir insan iskeletinden farklı değildi. Kafatasına Yıldız Çocuk Kafatası adı verildi.
Kafatası “melez” uzaylılar ve insanlar.
Amerikalı bilim adamı Lloyd Pye, bu kafatasının uzaylıların ve insanların “melez çocuklarının” varlığının kanıtı olduğuna inanıyor.
Yapılan deneyler (X-ışını taramaları ve izotop ölçümleri dahil), bu canlının yaklaşık 900 yıl önce yaşadığını ve öldüğünde sadece 5 yaşında olduğunu göstermektedir.
Bu kafatası oldukça büyüktür, normal bir insanın kafatasından 400 cm2 daha büyüktür ve kemik yoğunluğu normal bir insana göre %50 daha güçlüdür.
Optik sinir yuvarlak ve düzdür. İnsanların aksine frontal sinüs yoktur. DNA testi sonuçları yalnızca bu kafatasının annesinin “orijinal” insan olduğunu doğrulayabiliyor. ancak babanın DNA’sı belirlenemedi.
Görünüşe göre uzaylılar Dünya’ya çok erken girdiler ve yeni melezler yaratmak için insanlarla çiftleşmek de dahil olmak üzere pek çok faaliyet gerçekleştirdiler.
Bu çiftleşmenin başarılı olup olmadığı henüz kimse tarafından doğrulanmadı. Başarılılarsa kimliklerini çok iyi adapte etmiş ve gizlemiş olmalılar.
Son zamanlarda sosyal ağlardaki şaka birdenbire popüler oldu: “Dünyaya geliş amacınız nedir?”, pek de şakaya benzemiyor.
- ”’uzaylı” kafatası
Bu kafatasını Bulgaristan’ın Rodop Dağları’nda bir adam buldu.
Pek çok kişi bu kafatasını satın almak için büyük miktarda para ödedi, ancak sahibi onu satmıyor çünkü getirdiği sırlar, paranın satın alabileceğinin ötesine geçebiliyor.
”Uzaylı” kafatası Bulgaristan’da bulundu.
Sahibi, daha önce rüyasında, sarı kostümlü, insansı robotlara benzeyen beş varlığın kendisine kafatasını nerede kazacağını ve diğer talimatlarla birlikte gösterdiğini söyledi.
Bulunan kafatası, bir çocuğun kafası büyüklüğünde ancak insan kemiklerinden daha ince ve hafif, yalnızca yaklaşık 250 gram ancak altıya kadar boşluk içeriyor; bu, bu kafatasının normalden daha fazla duyu organına sahip olduğu anlamına geliyor.
- 13. Kristal Kafatası
Bunlar kristal berraklığında kafatasları, mevcut rekonstrüksiyonlardan veya kalıplardan elde edilen ürünler değil. 13 kafatasının tamamı dünyanın dört bir yanına dağılmış durumda ve en azından Maya uygarlığına kadar uzanan bir geçmişe sahip.
Se dice que cuando estos 13 cráneos tengan la oportunidad de unirse, algo grande le sucederá a la humanidad o habrá un gran secreto dentro de ellos, esperando la oportunidad adecuada o esperando que alguien venga y lo abra. Abre esta puerta.
Según la leyenda, hace mucho tiempo vivían en la Tierra hasta 12 razas de extraterrestres, pero debido a algunos acontecimientos no pudieron quedarse aquí.
Cada raza almacena su conocimiento en una calavera, y la decimotercera calavera es la clave para desbloquear este secreto.
Quienes poseían uno de los cráneos dijeron que vivieron experiencias extrañas que no se pueden expresar con palabras. Las calaveras pueden hablar a través de la transmisión de pensamientos, curar enfermedades y tener poderes ocultos. longevidad
Actualmente, el mundo todavía no tiene una solución para las calaveras de “terror”. Sin embargo, lo cierto es que no pertenecen a nuestra civilización, pertenecen a un origen, un organismo u otra civilización que el ser humano nunca ha conocido.